Finish, ülkemizdeki sayısız doğal güzelliklerden birisi olan Kuyucuk Gölü’nün kurtuluşuna ön ayak olacak başarılı bir projeye imza attı. 2012 yılında ilk defa kuruyan göl, 2015 ve 2018 senelerinde de kuraklık riski ile karşı karşıya kaldı. Çok sayıda kuş türünün bulunduğu ve dünyaca ünlü Kuyucuk Gölü’nün kurumasında doğal su kaynağının bilinçsiz bir şekilde kullanılmasına ek olarak, küresel ısınma ve değişen iklim koşulları etkili oldu.
Kuraklık öncesinde yaklaşık 235 farklı kuş türünün yaşadığı bu gölde 2018 yılındaki kuraklık sonrasında sadece 132 kuş türü kalmıştı. Ancak dünyaca ünlü Kars Kuyucuk Cenneti’nin susuz kalmasını önlemek için Finish, ‘Yarının Suyu’ projesi ile harekete geçti. Kars Valiliği, 24. DSİ Bölge Müdürlüğü, KuzeyDoğa Derneği ile işbirliği yaparak, gölün kuruması riskine karşı can suyu pompalayan bir kuyu yapıldı. Finish sayesinde, 2020 yılında gölün bulunduğu alana toplam 680 bin metreküp hacminde su pompalanmış oldu. Bu şekilde Kuyucuk Gölü’ne tekrar can suyunu veren projede 27 litre su pompalayabilen kapasitesindeki bir kuyu kullanıldı. 2018 yılında 132’ye düşen kuş türü sayısı ise Finish’in projesi ile tekrar 232’ye yükselmiş oldu.
Göl çevresine yeniden göç eden kuş türleri, hem projeye hem de Türkiye’ye umut ışığı oldu. Ancak bu proje ile altı çizilmesi gereken bir konu var. 2020 yılında bütün bir sene içinde kuyu aracılığıyla göle sağlanan su miktarı 680 bin metreküp iken, sadece bir günlük yağışın 150 bin metreküp sağladığını hatırlatmakta yarar var. İklim koşulları değiştikçe, yağmurlar azalıp kuraklık arttıkça üretilen yapay çözümlerin doğal koşullar kadar verimlilik sağlaması mümkün değil. Kuyucuk, bu şekilde kuraklıkla karşı karşıya kalan göllerimizden sadece bir tanesi...
Kuyucuk Gölü ve diğer göllerimizin korunması, iklimin bozulmaması, doğal yağışların sonlanmaması için enerji ve su tasarrufu konusunda alınması gereken tedbirlerin ve dikkat edilmesi gereken hususların öneminin altını bir kez daha çizmiş olalım.
Kars sınırları içinde yer alan Kuyucuk Gölü, ülkemizin dünya çapında ün kazanmış, sayılı doğal güzelliklerinden biridir. Şehir merkezinden yaklaşık 40 km uzakta bulunan Kuyucuk gölü, Arpaçay sınırında yer alır. Kuyucuk Gölü’nün güzelliği sadece estetik anlamda kalmamış olup; birçok farklı canlı türü için kusursuz güzellikte bir yaşam alanı oluşturmuştur. Kars Kuyucuk Gölü, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan ilk Avrupa Seçkin Turizm Cenneti olmuştur. Dünya çapında en fazla kuş türü yoğunluğunun görüldüğü yerlerden birisi olan Kuyucuk kuş cenneti, aynı zamanda dünyanın sayılı ramsar alanlarından birisidir. Sığ bir şekilde uzanan Kuyucuk Gölü’nde sudaki bitkileri yiyen balıkların bulunmaması en önemli özelliklerinden birisidir. Bu sayede su üstünde çeşitli bitkiler, tabakalar halinde bulunmakta ve bu bitkilerle beslenen çok sayıda kuş çeşidi göl çevresinde yaşam sürebilmektedir.
Turistik açıdan ilgi çekmesi nedeniyle Kuyucuk Gölü, Kars’ın turizm cenneti olarak bilinmektedir. Bu nedenle çeşitli turlar aracılığıyla seferler düzenlenmekte olup; kişisel olarak ulaşım şahsi araçlarla sağlanabilmektedir.
Kuyucuk Kuş Cenneti, Avrasya ile Afrika arasında göç yapan birçok kuş türünü ağırlamaktadır. Bazı kuşlar uzun süreli olarak göl çevresinde kalırken bazıları kısa süre konaklayarak göç yolculuğuna devam etmektedir. Gölün su seviyesinin yükselmesi ile üzerinde yetişen bitki tabakasının artması ve suyun daha fazla kuş için yaşanabilir alan oluşturması sayesinde, kuş çeşitliliğinin artması beklenmektedir. İlkbahar yağmurları ile birlikte yeniden misafirlerini karşılayan Kuyucuk Gölü’nde, gölün yapısı ve özellikleri sayesinde angut, turna, pelikan, kara boyunlu batağan, boz kaz, sığırcık, sakarmeke, yeşil başlı ördek gibi türlerin de aralarında bulunduğu birçok farklı kuş çeşidi yaşam sürebilmektedir.
Ramsar alanı, “Ramsar Sözleşmesi” ile koruma altına alınan bölgelere verilen addır. Dünya çapında sayılı alan bu sözleşme kapsamında korumaya alınmıştır. “Ramsar alanı” olarak tabir edilen yerler “Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alan” şeklinde tanımlanır. Türkiye’de 2013 yılı itibariyle toplamda on dört adet ramsar alanı bulunmaktadır. Bu listeye “Nemrut Gölü” 2013 yılında eklenmiş olup; öncesinde 13 adet ramsar alanı ülkemiz sınırları içinde yer almaktaydı. 13. Sırada ise Kars Kuyucuk Gölü bulunmaktaydı. 2013 sonrasındaki listede diğer ramsar alanları ile birlikte yer alan tüm ramsar alanları ise şu şekilde sıralanmaktadır:
• Göksu Deltası
• Burdur Gölü
• Seyfe Gölü
• Manyas Kuşgölü
• Sultan Sazlığı
• Kızılırmak Deltası
• Akyatan Lagünü
• Ulubat Gölü
• Gediz Deltası
• Meke Krater Gölü
• Yumurtalık Lagünleri
• Kızören Obruğu
• Kuyucuk Gölü
• Nemrut Gölü
Bu alanlardan bazıları balık, bazıları bitki, bazıları kuş türü açısından çeşitli zenginliklere sahiptir. Her ne kadar “ramsar alanı” olsa da doğal kaynakların bilinçsiz kullanımı sonucunda yaşanan kuraklıklar ve bu alanların gördüğü zararları gidermek için el ele verilerek daha bilinçli ve doğal kaynakları koruyan bir toplum haline gelmemiz gereklidir. Zira, “Kuyucuk Gölü Neden Kurudu?” sorusuna yanıt ararken; çevrede yaşayan halkın göl suyunu hayvancılıkta ve içme suyu olarak kullanması belirli bir noktaya kadar sebep olarak gösterilebilir. Diğer tüm kaynaklarda olduğu gibi Kuyucuk Gölü’nde yaşanan kuraklıkta da ulusal olarak su tüketimine ilişkin duyarsız davranışlarımızın iklime ve göllerimize olumsuz etkisi karşımıza çıkmaktadır.
Ramsar Sözleşmesi, 1971 tarihinde İran’da imzalanan ve anlaşmada belirlenen sulak alanların korunmasını hedefleyen bir anlaşmadır. İran’ın ‘Ramsar’ şehrinde imzalandığı için bu ismi almış olup; sözleşmede belirlenen özel sulak alanlar da ‘Ramsar Alanı’ şeklinde ifade edilmiştir. Türkiye, bu anlaşmaya 30 Aralık 1993 tarihinde dahil oldu.
Özellikle kuş türlerinin ve belli özelliklere sahip sulak alanların korunmasını esas alan bu sözleşmede taraflar için ortak geçerliliğe sahip bazı yükümlülükler konuldu. Bu kapsamda tarafların, söz konusu doğal kaynakların tamamen yok olma riskiyle karşı karşıya kalmasını önlemek için çeşitli çalışmalar yapması ve sorumluluk sahibi olması kararlaştırıldı.
Ramsar alanlarının belirlenmesinde ise Grup A ve Grup B şeklinde bir sınıflandırılmaya gidildi. Grup A’da bulunan ramsar alanları; benzersiz özelliğe sahip olan veya bulunduğu yeri temsil eden sulak alanlar şeklinde belirlendi. Grup B’de ise su kuşları, balıklar, diğer türler ve ekolojik ilişkilere dair kriterler baz alınarak sınıflandırma yapıldı.
Türkiye’de farklı anlamlarda önem arz eden sulak alan sayısı oldukça fazladır. 14 tanesi ‘Ramsar Alanı’ olarak belirlenen bu sulak alanların bir kısmı ‘Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan’, bazıları ise ‘Mahalli Öneme Haiz Sulak Alan’ başlıklarında yer almaktadır. Sözleşmenin bağlayıcılığı gereği ve sosyal sorumluluk gereğince sözleşmeye dahil olan tüm ülkelerin kendi sınırları içinde yer alan, su kuşları yaşama alanı olan sulak alanlarının belirlenmesinde ve bu mahalde yaşayan kuş türleri ve popülasyonunun korunmasında üstüen düşen görevi eksiksiz bir biçimde yapması gerekmektedir.
Belirlenen sulak alanlarda yaşayan kuş türlerinin popülasyonlarının artırılması, su seviyesinin yüksek ve suyun temiz tutulması öncelikli yapılması gerekenler arasında yer almaktadır.